Dokuz Eylül Mahallesi 343/1 Sokak No:6 Gaziemir / İzmir

Radyoloji

Radyoloji

 

Hastanemizde gerek yatan gerekse ayaktan müracaat eden hastaların  röntgen, ultrasonografik ve renkli doppler  ultrasonografik incelemeleri ile  bilgisayarlı  tomografik  tetkikleri gerçekleştirilebilmektedir. Ayrıca girişimsel /endovasküler  radyolojik  incelemeler  uzman  ekip  tarafından yapılmaktadır.

Radyoloji ekibimiz uzman radyolog ve radyoloji teknisyenlerinden oluşmaktadır.  Diagnostik  incelemeler ile girişimsel radyolojik  işlemler bu  radyoloji ekibi tarafından gerçekleştirilmektedir.


 

BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ :

Radyoloji bölümümüzde farklı  BT  incelemeleri yapılabilmektedir.


DİJİTAL RADYOGRAFİ:

Dijital radyografi, alınan  X ışını dozunu azaltan ve filim tekrarını engelleyen bir sistemdir. Bu sistemde görüntülerin saklanması daha kolay olmaktadır.


ULTRASONOGRAFİ VE  DOPPLER ULTRASONOGRAFİ :

Ultrasonografi ile vücudun değişik bölgeleri ses dalgaları kullanılarak görüntülenebilmektedir.
Doppler ultrasonografi  ile boyun, kol, bacak ,ayak,böbrek ve vücudun diğer bölgelerinde izlenen  atar ve toplar damarlar etkin  bir şekilde değerlendirilebilmektedir.
GİRİŞİMSEL RADYOLOJİ (DSA):
Radyoloji ünitemizde bulunan Anjiografi cihazı ile anevrizma ve damar darlığı tedavisini endovasküler yol ile (kasıktan girerek) yapabilmekteyiz.
 
Aort kalpten çıkan ve vücudun tüm atardamar ağının kaynak aldığı ana arterdir. Aort anevrizması ise, vücudun en büyük atardamarı olan aortun duvar yapısının zayıflaması ve çapının genişlemesi anlamına gelir. Damar duvarı yapısındaki elastik liflerin dejenere olması aort anevrizmalarında en sık rastlanan etkendir ve genetik bir eğilimle beraberdir. Genellikle 50 yaş üzerinde ve yüksek tansiyona sahip kişilerde rastlanan bu hastalık, bazı bağ dokusu hastalıklarında da çok erken yaşlarda görülebilmektedir.
 
 Belirtilerde sızıntıya bağlı çoğu zaman bel ve kalçalara doğru yayılan ağrı şikayetleri veya karın bölgesinde kalp atışlarıyla birlikte “atan” bir şişkinlik, dolgunluk , huzursuzluk , tansiyon gibi farklılar gözlemlenebilir . Bunlar hastalığın tek belirtisi olabilir. Bazen de hiç bir belirti vermeden büyük çaplara ulaşan balonlaşmalar, yırtılarak ani ölümlere sebep olur. Burada anevrizmanın yapısı çok önemlidir.  Bazen çok büyük bir plak koptuğunda kurtarmak mümkün olmayabiliyor. Çok ufak bir sızıntı ile kendini kapatıp  emniyete alabilir . Ama aort’ta büyük bir yırtılma ile olmuşsa , büyük bir yırtık plak varsa hastayı kurtarmak güçleşmektedir.   Özellikle de genç hastalarda Aort disseksiyonu çok önemli olup, 24 saat içinde yapılırsa hasta kurtarılabilmektedir.
Özellikle yaşlı ve koroner kalp hastalığı , tansiyon diyabet ve akciğer hastalıkları olan hastalar risk altındadır . Bütün damar hastalıklarında olduğu gibi genetik , beslenme, sigara, yüksek tansiyonu olan kişiler de riskli gruptadır. Bazı bağ dokusu hastalıklarında da çok erken yaşlarda görülebilmektedir. Yapılan araştırmalar genetik riski kuvvetlendirmektedir. Bazen üç kardeşte birden abdominal yada torakal anevrizma görebiliyoruz. Aort’un çeşitli bölgelerinde görülebilen anevrizmalarda damar çapı, darlık yerine, genişleme oluyor .  Normalin iki katına ulaştığında damarın çatlaması, yırtılması, (rüptür) ya da damar cidarındaki tabakaların ayrışması (disseksiyon) gibi tehlikelere sık rastlanır. Bu nedenle, anevrizma tespit edilen hastalar yakından takip edilmeli ve aort çapının iki kata çıktığı ya da 5 santimetreyi aştığı durumlarda aktif tedavi uygulanmalıdır.
 
Günümüzde aort anevrizmalarının iki çeşit tedavisi vardır. Açık cerrahi tedavi ve damar içinden müdahale anlamına gelen "endovasküler tedavi". Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinde yaklaşık 10 yıllık bir geçmişe sahip endovasküler tedavi yöntemleri önceleri açık cerrahi tedavi yöntemlerinin mümkün olmadığı yüksek riskli hastalarda deneme aşamasında kullanılırken, son beş yılda teknolojik olarak ileri bir noktaya gelmiş ve aort anevrizmalarında ilk tedavi seçeneği olarak yerini almıştır.   Bu yöntemde büyük cerrahi kesiler ve derin anesteziye gerek yoktur. İşlem çoğu kez lokal anestezi ile sadece kasık atardamarı bölgesinde 3/4 santimetre uzunluğunda bir cerrahi kesi yoluyla yapılabilmektedir. Aort anevrizmalarının endovasküler tedavisi genellikle yaşlı ve beraberinde koroner kalp hastalığı, yüksek tansiyon, diyabet ve çeşitli akciğer hastalıklarını da birlikte bulunduran yüksek riskli bu hasta grubunun iyileştirilmesinde yeni ufuklar açmıştır. Klasik açık cerrahi yöntemlerde en iyi ihtimalle hastanın kan kaybının yerine konması için 3/4 ünite kan verilmesi, hastanın birkaç gün yoğun bakım ünitesinde, 1 hafta da hastanede tutulması gerekmektedir. Diğer yandan hasta endovasküler yöntem ile tedavi edildiğinde, çoğu kez hiç kan ya da kan ürünü kullanımına gerek kalmaz, yoğun bakımda 4/6 saat tutulup 1 gün sonra da taburcu edilebilir.
 
Her tedavi yönteminde olduğu gibi, endovasküler tedavinin uygulanabilmesi de belirli koşullara bağlıdır. Bu koşullar işlem öncesi yapılan bilgisayarlı tomografi ve anjiyografiler incelenir. Aortun anatomik yapısının uygun olduğu saptanan hastalarda endovasküler tedavi kolay ve güvenilir bir yöntemdir.
 
Periferik Arter Hastalığı; kalp ve beyin dışındaki atar damarların, daralması veya tıkanması sonucu organ ve dokuların yeterli kan alamaması durumudur. Atardamarlardaki bu daralma ve tıkanmaların en önemli sebebi ateroskleroza bağlı gelişen "aterom" veya "plak" olarak adlandırılan yapısal bozukluklardır. Damarın yüzey tabakasında oluşan ve yağdan zengin bir birikim olan "plak", yıllar içerisinde yavaş ve sessiz şekilde büyüme gösterir. Plaklar kritik bir büyüme seviyesine geldiğinde, damarın beslediği organa olan kan akımını azaltarak etkilenen organ ile ilişkili spesifik hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur. Sigara, şeker hastalığı, hipertansiyon ve kolesterol yüksekliği bu plakların oluşmasını ve büyümesini etkileyen en önemli risk faktörleridir. Kol atardamarlarının tıkanıklığına çok sık rastlanmaz. En sık neden aterosklerozdur.  Ateroskleroz, atardamarlarda meydana gelen en yaygın hastalıklardan biridir. Atardamarlardan birinin, belirli bir sebeple daralması veya tıkanmasına Ateroskleroz denir. Genelde damar çeperlerine yağ birikmesi sonucu meydana gelir. Biriken bu yağ aynı zamanda damarların esnekliğini bozar ve sertleşmelerine neden olur. Etkilenen kolda soğukluk, solukluk, ağrı ve güçsüzlük şeklinde şikayetler olabilir. Muayene sırasında, damar tıkanıklığı olan kolda nabızların daha zayıf olduğu ve o kolda tansiyon düşüklüğü tespit edilir. Tedavide ilk seçenek balon-stent uygulamalarıdır. Bu yöntemlerin başarısız olması durumunda cerrahi tedavi yöntemleri uygulanabilir. Böbrek atardamar hastalığına yaşlı hastalarda sıklıkla rastlanır. Bu hastalık ilaç tedavisine dirençli hipertansiyonun sebeplerinden birisidir. Ayrıca bu hastalığa bağlı olarak böbrek yetmezliği gelişme riski de mevcuttur. Bu darlıkların tedavi edilmesi de tansiyonda düzelme sağlamakta ve böbreklerin korunabilmesi mümkün olabilmektedir. Tedavide ilk tercih edilecek yöntem balon-stent uygulamalarıdır. Beyine kan taşıyan ve boyundan geçen, şah damarı olarak bilinen damarlarımızın adı karotis arterleridir. Bu damarların darlık ve tıkanıklıkları felç-inmeye yol açar. Bu damarlardaki darlıklara neden olan plaklar ya cerrahi olarak temizlenir veya darlık stent yerleştirilerek tedavi edilir. Her iki yöntemde tedavide benzer etkinliğe sahiptir.

Bu amaçla periferik damar hastalıklarının endovasküler yolla tedavisi yapılmaktadır.  Hastanemizde son teknoloji DSA ile invazif ve renkli Doppler ultrasonogarfi ile noninvaziv yöntemle periferik vasküler yapıların tanı ve tedavisi yapılmaktadır. Tüm periferik vasküler yapıların (artriyel ve venöz) anjiyografisi ve renkli Doppler ultrasonografisi yapılmaktadır.